1 Eylül 2012 Cumartesi

Kahvaltı

Kahvaltının çok özel olduğunu düşünen ve o özeli de hala yaşatan bir aileye doğdum. Beni neden uyandırmadınız diye çocuksu kavgaları hep yaptım hem de çok dinledim. Benim ve erkek kardeşimin-en çok- sesini hala duyabiliyorum. Ablamın da çok önemsediğini biliyorum kahvaltıları ama yemek yapmak konusunda uzman olan en küçüğümüzün-kız kardeşimin- kahvaltı hazırlamaktan hoşlanmadığını da biliyorum. Annem de yemek yapmada uzmandır ve O da sevmez kahvaltı "sofrası" kurmayı. İkisi de çok pratiktir yemekler konusunda, benim gibi olay haline getirmezler yemek yapmayı. Çok lezzetli yemekler yaparım ben de ama annem ve kız kardeşim kadar pratik olmak konusunda çalışıyorum şu aralar. Örneğin, soğanları doğrarken, her attığım bıçak darbesini izlememek gibi, rastgele vurmaya çalışmak gibi bıçağı ya da salçalı bir yemek yapıyorsam, ne kadar salça atıyorum yemeğin içine... aldırış etmemek gibi.. Yaşamı gelişine yaşamak, biraz da yemekleri gelişine yapmaya benziyor. Bunu yapabildiğim tek an, poğaça yaptığımdakidir. İlk poğaçam gibi olsun istiyordum her yaptığım poğaçam. Bu sabah bunu başardım. Öyle ki Ömer, "Menemeni unutalım, yapma bence.. poğaça harika olmuş," dedi. Menemeni, Ömer yapar genelde ama bu sabah ben daha erken uyandım. Ben soğansız, O soğanlı yapar.
Kahvaltı etmek başka bir şey. İlişkilerde de dostlar arasında da aile arasında da öyle.. başka. Aslında çok basit.. Yaşamı yeniden başlatan an uyandığımız andır. Gecenin karanlığını ve bazen de karabasanını "hafifleten" güneşin doğuşudur. Benim gibiler içinse, güneşin doğmasından hemen önceki yarım saat daha mutlu edicidir. Mutlu edici... Başka bir "şeyin" ya da başka "birinin" mutlu edişi. Artık kendi başıma mutlu olmalıyım sözünden uzaklaştım ben. Çünkü bunu "artık" yapabiliyorum ve o yüzden de sevdiğim insanlara yemek yapmak istiyorum. Gelişine "şekilde" yemek yapmak...
Bu akşam börülce yaptım. Kızım, anam, babam ve dedem eve dönüyorlar yarın. Düdüklüde yaptım börülceyi ama "gene" yanlış hatırladım bir şeyi.* Annemi aradım, "Şimdi kapa ocağı... soğuyana dek bekle.. soğuduğunda kaldır düdüğü (adı düdük müydü onun:) ) .. sonra da açarsın kapağını... normal ateşte pişirmeye devam edersin..." , dedi annem. Eminim, ablam ve kız kardeşimle gülmüşlerdir bana. Gene de lezzetli oluyor yemeklerim. Sorun, hafızamda benim. Ya da sorun, tüm kahvaltı insanlarının hafızasında.. kahvaltıya verdikleri önem, diğer yemek "oyunlarındaki" başarıya engel oluşturuyor. Kara sevda gibi, kahvaltıya kara sevda... ne saçma ya da ne saçma "değil".  Poğaça da uyumlu hem kıh kıh.
:)
* Beceriksiz  yarı çocuk Meg Ryan modeli olarak sevimli olmaya çalışmıyorum.. harbiden "yanlış" hatırlıyorum ben bir şeycikleri.

10 yorum:

Kızıl dedi ki...

aynı pan keki defalarca yapıp, yine de kendi hazırladığım tarife her seferinde bakmam gibi bir şey bu anlattığın :) sahi biz enteresan mıyız?

bu arada esefle kınadım. eşref'le kınadım diyesim var ama demeyeceğim. zira bir eşrefe ihtiyacın yok. gayet rolünün adamı bir ömercik var çünkü hali hazırda.. haa esef konusuna gelelim. kahvaltıdan bahsetmişken, araya parantez içerisinde, sonra da italik haline getirilen bir cümle yazmanı isterdim. (pandora'mın da kahvaltıları çok iyidir) şeklinde. :) her yazında pay arıyorum kendime. arıyorum, arayacağım. muahhhhh

Karōshi dedi ki...

Senin kahvaltıların başka.. bence biz senle o yüzden birlikteyiz. Abartı, evet ama alakası var. Alakası olan şeyleri seviyorum. Pankekler poğaça, örneğin alakalı. Ayrıca esefle, Eşref de alakalı.. onları ayıran yalnıza ilkinin küçük harf, diğerinin büyük harfle başlayışı...
P.S. Evet,kahvaltın güzel ve pankeki ezbere yapamasan da ve ben de yemesem de sen güzel yemek yaparsın. Bildiğin yemekleri, bilmediklerini de öğrenirsin. Hem zaten bildiklerini de anımsamıyorsun ki... KIH KIH:)

Kızıl dedi ki...

ya da anımsamak istemiyorum yemeklerin yapılışını. her seferinde bakmak istiyorum.. ki, yemek tarifleri onları önemsediğimi düşünsün istiyorum.

yok, yok bu değil. çok bilgi yüklüyüm, bir de yemek tariflerini not etmek istemiyorum. işte bu. ama biz duygusalız ya, ilk yazdığımı seçeriz yine :) HIK HIK :)

Karōshi dedi ki...

HIK HIK.. bir de biz çok konuşuyoruz bu ara.. yazsak da daha iyi:P HIK HIKlar eksik kalmaz ama en azından yazıda sev-benili yanları çok olur.. yani demem o ki HIK HIK:)

Dallama Blogger dedi ki...

biz de sabah küfür ede ede uyanıp, dayıyoruz ekmeği öyle başlıyoruz güne. bir de senin gibi kahvaltı yapmak var.

Karōshi dedi ki...

Haftasonu hariç kahvaltı yapamıyorum evde ben de.. Daha erken kalkayım desem, zaten 6da uyanıyorum vs vs. Dikkat etmek gerek sağlık için kahvaltıya.. ekmekle geçiştirmemek lazım.

Vladimir dedi ki...

İahane bir sabah kahvaltısı ve yanında sohbet en güzel olur. Seneler önce Şirince'deki bir sabah kahvaltısını unutamıyorum.. İlk defa hazır kahvaltıya konmuştum ama harikaydı :)

Karōshi dedi ki...

Çok eskiden bizde de salon kahvaltısı adı altında bir "seremoni" olurdu. Bayram sabahları kahvaltısı:) Sohbetli kahvaltı deyince aklıma o zamanlar gelir benim de..

U.T dedi ki...

On numara kahvaltı her zaman insanı özel hissettirir.O yüzden evdeysem kahvaltı on numara olmalıdır.Bunu herkes bilir uygular.Hele bir uygulamasınlar :)

Umar

Karōshi dedi ki...

Bizim evde babacığım hazırlar kahvaltıyı, annemden önce uyanır genelde. İkisi de yaşlanmakta şimdi.. evin küçük çocuğu modundan çıkıp, erken kalkıp kahvaltıya el atan yetişkini olmam lazım sanırım.. en azından haftasonları..ki özel olmaya devam etsin bizdeki kahvaltılar da.