14 Ağustos 2014 Perşembe

Dünya Ağrısı

Baş ağrısı desem, yok henüz gelmedi. Gelse de çok tanıdık, nasıl üstesinden geleceğimi biliyorum. İki kız çocuğuyla geçiriyorum son dört günü ve yarın beşinci gün olacak. Onlarda, onlar yaşındaki benin nasıl olduğunu hatırlamaya çalışıyorum. "Yok ben içimdeydim, çok içime kapanıktım," diyecekken, aslında yalnızkenki beni düşünerek bunu söylediğimi fark ediyorum. Ben de "iki kişiyken" böyleydim.Neşeli.
Kızlardan biri benim kızım. Bana içi benziyor, dışı benzemiyor. Neden bunu söyledim? İçimden çıkan varlığın ne kadar "benzer" bir varlık olduğunu merakla izliyorum.
Ve bunun dışında yaşananlar: Uyku, Ayfer Tunç- Dünya Ağrısı. Sabah dörtte uyudum okumaya devam ettiğim için. Ertesi gün- bitişe çok yakınken- yavaşladım. Mürşit'le Madenci'nin rakı sofrasında kalmak istedim. Ama Mürşit'le Madenci de bitişe yakın çoktan kalkmıştı o sofradan. Sofra dediysem, mezeli "keyif" sofrası akla gelmesin.Madenci'nin hep yarım bıraktığı kebab dışında bir şey yoktu sofrayla benim aklım arasında kalan alanda. Mürşit'le Madenci dağa çıktı. Soğuk...Sonra gene sıcak.. Değişen bir şey yok ama yüzleşmenin sıcağı bu. Dünya ağrısını çekenler bilir... dermişim:) Ben bilmem. Bir ağrı geldi gelecek ama "henüz gelmedi". Gelir gibi yapıyor. Yokluyor.
İki kız mutlu. Mutlu olabilecekleri zamanda mutlu olabildiklerine mutlu olmalıyım. Umutlu da. Sonrasında bir ağrı olması ihtimali var. İhtimallere "gönül koymalı".
Hafta başında yeniden Karadeniz'de olacağım. Herkes taş boyuyor. Seni bekliyoruz, dediler bana da. Sen iyi çizersin, dediler. Çizerim, ağrımazsa bir yerlerim.

21 Haziran 2014 Cumartesi

Saat 22.58. Gerçek olan tek şey.

22 Şubat 2014 Cumartesi

Gezi

Gezi, hep olmayı hayal ettiğimiz bizin, "olabileceğinin" umudunu verdi bize.Yaşama döndük dedik, uyumadık yaşamı yirmi dört saat yaşamayı belki de ilk kez istedik, uykunun cazibesine rağmen.Çok günler, çok aylar geçti, az zaman sonra bir yıl geçti de diyeceğiz. Guguk Kuşu'nu yaşamaya az mı kaldı? Yaşama,-kısa süreli ama içi çok dolu- mu döndük ki? Sevineceğimiz, içi çok doluydu sıfatı mı olacak tüm yaşananların? Sor sor sor. Ben sorayım, sen de sor. Ne güzeldi karnımdaki heyecan! Şimdi mirası nasıl paylaşacağımızı bilemiyoruz. Tecrübesizlik..Öldürülenleri miras edindik.

Heyecan: Sevinç, korku, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, sevgi vb. sebeplerle ortaya çıkan güçlü ve geçici duygu durumu: “Halk arasında da keder ve sevinç diye iki bariz heyecan olduğuna inanmıştı.” -P. Safa. 2. fel. Coşku:Halk heyecan içinde.

25 Ocak 2014 Cumartesi

Yeşil/Siyah Kadın

Biraz dağınığız bu akşam. Önce noktasızlıktan, sonra virgülsüzlükten ve hep önemsenmeyen noktalı virgülsüzlükten. Bu yazı böyle gider demek için çok erken. Bu akşam üstü metroda gördüğüm yeşili çok seven o kadını da "ben" sevdim. Boyutları küçük o kitabını elinde tutarak okumakta öyle ısrar etti ki, hayran olmamak olanaksızdı. Ben birkaç istasyon sonra inecek olduğumu bildiğimden sonrasında ne olacağını göremeyeceğimi de kabullenmiştim. Çok özel bir kadın mıydı ki? Şimdi yazısının yazıldığından habersiz ama bilse ama -bence- azalan mutluluklardan birini yaşardı.  Uyumlu giyinen kadınlara hayranlığım pek yoktur. Kendini çok önemseyen insanları kendime yakın hissedemediğimden bu. Kadın olmasından değil. Simsiyah saçı vardı, yemyeşil giyinmişti ama gözü rahatsız etmeyen bir tonu vardı giydiklerinin. Gözlerindeki far da yeşildi. Ben böyle giyinebilirdim dememi önleyecek tek detay montuydu. Beyaz üzerine yeşil desenli bir monttu. Desenlere inemedim. Yüzüne odaklandım kadının. Metroda ayakta durmakta zorlansa da kitap okuyan insanlara çok sık denk geliyorum. Ya da onlar benim "bakan" gözlerime. Ben metroya binerim ve gideceğim yere giderim. Elimde kitap olmamasının iki nedeni olabilir: Ya hep çok kısa mesafelidir yolculuğum ya da o kısa yolculuğa sığdıramam elimde olma ihtimali olan kitabımı. (1 senedir yalnızca 1 kitap okudum ama adını anımsamıyorum. Hayat uzun zamandır dondu sanıyorum ama aslında bahsettiğim zaman "1den" ibaret. Serviste ışıklar açık kalsın da okuyayım anlarından, ışıklar kapalı olsun da uyuyayım dediğim bir "1" bu. Kitap, müzik ve film. Bende yoklar onca o "1"dir.) Artık bu yazı böyle gider demek için erken değil. Tam zamanı. Tam zamanı olmasaydı, "yeşil kadın" da azalan mutluluklarını değil çoğalanları yaşıyor olurdu.  Siyah saçı vardı ve bahsetmediğim çok güzel siyah gözleri. Yeşille bir alıp veremediği vardıysa da ben tanık olmadım. Çok kısa gördüm. Yeşille siyahı açmaya çalışıyordu .. Hatası montundaydı. Hata? Neyin hatası acaba. Bakanın.. mı ki..