13 Temmuz 2013 Cumartesi

BİZİM ÇOCUKLAR..


Ölmekte olan insanın teni ılık oluyor. Dokununca içinde "can" var diyorsun, sevinir gibi oluyorsun. Ama sıcak değil.. düşüncesi o anlarda gel-git şeklinde dolanıyor nereden hissediyorsan kendini kendin gibi. Ölümün soğuk olduğu ise çok doğru. Avunduğunuz o ılıklıktan, soğuğa vurduğunda sevdiğiniz insanın teni, yaşam "gerçekten de" duruyor ama siz bunu o an anlamıyorsunuz. Bencil desem değil ama ona benzer bir "rahatlama" ile siz-bu kez- bedeninizi bırakıyorsunuz mateme. Ama o an, bunun matem olduğunu da anlamıyorsunuz. Ölüm, anlaşılamıyor. Uzun zaman geçiyor, anlıyor gibi oluyorsunuz ama anlamamazlıktan gelmek diye bir şey de var ya hani ona sığınıyorsunuz. Sevdiğiniz gitmiş, kendi isteğiyle değil, örneğin... Örnek de kurtarmıyor. Örnek olası onca insan varsa da olmuyor, kurtarmıyor. 
Anne ya da baba, oğullarının baş ucunda oğullarının elini tutup, "Diren.." diye dua etmiştir belki.. etmemiştir belki.. Gücü yoktur duaya.. inancı yoktur duaya. Dua, dünyevi değildir, ölüm öyledir.. midir? Etmiştir.. belki de. Gene de, her neyse de kurtarmamıştır.
O ılık ten, ölüm ve soğuğun, yaşam ve sıcağın arasında kalış. Ben en çok buna ağladım. İçinde hala "can" olanlar, neden .... Onlarca gün "direndi  de".. böyle oldu diye. Anında öleydiler ya canlarına kastedenlerin isteği şekilde. Ama ölmeye de "direndiler" besbelli.
Annelerin, babaların, kardeşlerin, dostların, tanışların.. İçinde bu ılık ılık ılık ılık akan acının tüm sahiplerinin düşüncesi bu olsun. Günlerce, "ayca" acı çekmediler de "direndiler" diyelim. Biri bilincinin peşinde biri kalbinin.. deli ve kanlıca.. Sıcacık.. Ilık.. soğuk (!) .. hayır, değil. Sıcacık. Kay-kayının üstünde biri, " Havadayım şahitlerim var.." diyor ya hani, işte öyle. Ali gibi. 
"Sanki birilerinin içindeki tüm vicdan tek bir anda çekilmiş.. başka birilerinin içine "fazlasıyla" enjekte edilmiş gibi.. Kalp tutuşmuş bu sebepten.. cayır..
cayır.."
Ali, Medeni, Mehmet, Abdullah ve Ethem.
Sonra bir de Mustafa, karşı yakadan hani. Can..
Ve başka çocuklar başka yataklarda.. sırayı bozsunlar diye umut ettiklerimiz.


* Bildiğim  kadarıyla Oğuz Demir çizmiş.. Ağacı ve düşen yapraklarını..