"Hava çok soğuk ama teras kapısı açık." "Teras kapısı açık ama hava çok soğuk." İstediğin gibi değiştir dizimini sözcüklerin, bazen her cümle-"cümlesi!" hep aynı şeyi anlatıyor. Aynı cümlede, "bazen" ve "hep" i kullanmanın tezatlığını dahi fark etmiyorsun. Aslında tezat da yok. Bu "Bazen her şey çok saçma geliyor," demekten farklı mı? Sanırım biraz farklı. Benim günlerim böyle geçiyor. Söylüyorum kendime, soruyorum kendime. Dinliyorum kendimi, yanıtlıyorum kendimi. Gece böyle geçiyor, sabah olunca düşünmediğim için mutlu uyanıyorum. Mutlu olunca en az sıklıkta sorarız soruları. Mutluluk soruları azaltır, mutsuzluk sessizliği çoğaltır ama soruları da. Neşe ile mutluluğu ayıran da sessizliktir. Neşeli olan, ses çıkar. Mutlu olan, ses çıkarmaz. İsyan etmek de başka bir halidir mutsuzluğun. Kabul edilmeyen mutsuzlukta feryat da vardır gerçi; figan, öfke, hesap sorma da- üzüntü ile harmanlanır tüm çıkarılan sesler ya da kendinden hesap sormalarla kendine acımaya; kendine üzülmeye dönüşür kabul etmemeler. Mutsuzluğunu kabul edenlere ne denmeli o zaman? "Vazgeçmişsiniz, ondan ötürü susuyorsunuz mu?" Ama onları kimse fark etmez ki. İsteseler, zaten "ses" olurlardı hayatlarımızda. Fark edilirlerdi eğer isteselerdi. O vakit, vazgeçmemiş derdik onlara. Ya da bir şey demezdik. Çok düşünmüyoruz malum bizden başka olanı. Ben de düşünmüyorum çünkü dayanılmaz olan hayat, kendinden başkasını düşünmediğinde "biraz" dayanılır olabiliyor.
Emin değilim bu konuda da. Bir boşluk var içimde. Orada ne duruyordu da gitti; benim için neydi anlamı da yok oldu, bitti... bilmiyorum. Ama bir şey; "tek" bir şey çok değişti; fazlaca değişti. Onun yoksunluğunu çekiyorum. Ve mutsuzluğunu. Fazlaca.
"Hava çok soğuk ama teras kapısı açık." vs. "Teras kapısı açık ama hava çok soğuk."
Bu iki cümleden hangisini ederdim ben, ben gibi? Önceliğim kafamdaki????
Can'sızken canlı olmaya zorunlu olmak zor.
Can'sızken canlı olmaya zorunlu olmak zor.