28 Mayıs 2012 Pazartesi

Şşşşşş

Misafirlerimize çay servisi yaptım. Onlar beni bu evin hatırladıkları Karoshi'si sandılar mutlaka ki. Kimse kimseyi tanımıyorken, bize yılda yalnızca bir kez-yaz başı- gelen insanların beni tanımamasına neden şaşırıyorum? Şaşırmıyorum ki. Gün nasıl geçti? Hava durumuna uygun giyinmeyi-üstün çabalarıma rağmen- bir türlü beceremeyen biri olarak, bu kez kendime güvenli uyandım. Akşamdan her şeyi hazırlamıştım. Her duruma uygun önlemlerimle yola çıktım. Okula varışımın üstünden henüz bir saat geçmemişti ki sorunumun giysilerdeki sorunum olmadığını fark ediverdim. Giysilerle sorunum sabit elbette-asla da değişmeyecek. Uyumsuzluğum beni aldı götürdü sonra saklandığım köşeye. Elimde kahve, ilk sigaramı "titreyerek" içtim. İkinci sigaraya geçtiğimde, bugün yağan yağmuru ve bu karanlık havayı -bu kez- sevdiğimi fark ettim. Ne güneşi seviyorum bu sene ne de yağmuru.. diye geçti içimden. Ben yağmuru severdim oysa. Bunu düşünürken, kuş seslerini duydum. "Bunlar da kendilerini şaşırmışlar," dedim. Kendini şaşırmak da neyin nesiydi? Bilmiyorum. Bir şeye inat da olabilirdi zamansız cıvıldamaları.. Benden mutluydular tek bildiğim. Yalan nasıl bilebilirim ki? Bir: Kuşlar mutlu olur mu? İki: Bu öten kuşlar mutlular mı? Dilini bilmediğim varlıkların mutluluklarından emin olamam..
Gereksizse de düşündüm bunları. Sonra... ben de o kuşlardan biri olayım; öyle döneyim odaya dedim.
Neşeli neşeli/neşeliymişcesine girdim ofise. Saçma sapan olmalı ortaya saçtığım neşe sözcükleri.. öyle olmalı ki ne dediğimi hiç anımsamıyorum.
Tüm günü final sınavında çıkacak kompozisyon sorularını hazırlamaya çalışmakla geçirdim.
Ne aklıma geldiyse beğenmedim. Beğendiklerim oldu gerçi ama onları da çocuklar yazamaz ki dedim.
Bir ara gazetelerde gezindim. Malum konuya benimle birlikte kafa yoracak birini aradım. Bulamadım. Herkes kendi derdine düşmüştü, herkes dertliydi. İşte, bir gereksiz halin içine daha girdin, dedim. Sen kompozisyon konusu ara, başka şeye de bakma, dedim.
Konu futboldan, aşktan, evlilikten, çocuktan, modadan, işten seçilsin ki kolay yazılabilsin dedim. Birkaç tane seçtim; yazdım; son kontrole yolladım:)
Bunu tamamladığımda sanırım saat üç civarı idi. Sonrasında da bir şey yapmadım.
Bir şey yapmadığım halde kahve-sigara araları verdim.
Güne başladığım yerde; o köşede günü bitirdim.
Rutinimi bozan tek şey, ofisin anahtarlarını kaybetmiş olmam oldu ama bu da bana yeterince heyecan yaşatmadı. Nerede ve ne zaman kaybettiğimi bildiğim için, anahtarlara ulaşmam yalnızca beş dakikamı aldı. O zaman buna kaybetmek de diyemeyiz, değil mi? Unutuş deriz.
Şimdi de biraz unutuştan bahsedeyim. Romantik anlar yaşatsın sözcükler..
Unutulanı anlatmak mümkün değil ama.. Unutulunca, unutulmuştur.
Kuşlar da sustu şimdi. Şşşşşş....
.................

2 yorum:

hypo dedi ki...

ne güzel yazmışsın.
yeteneklisin.

Karōshi dedi ki...

sağolasın Hypo:) ah bir de yazabilsem keşke..