5 Mayıs 2012 Cumartesi

BİZ


Sahilde indik arabadan. El ele yürüdük; çok uzaktık eve. Çok yüksek olmasa da topuklarım, ayaklarım ağrıyacak sandım ama ağrımadılar hiç. Daha arabadan henüz inmiştik ki : "Hocam!" sözünü duydum. Pavlov'un köpeği gibiyiz biz bu sözün karşında. Döndüm baktım arkama. İki üç genç bir masada oturmuş çay içiyorlardı. Birini seçebildi gözlerim. O'na bakıp konuştum:) Doğru seçmişim, hocam diyen O'ydu. Mekan onlarınmış, çay ısmarlayayım dedi eski öğrencim. Teşekkür ettim, "Biz yürüyeceğiz," dedim. Suzi'yi işaret ettim. İyi dileklerde bulunduk birbirimize, yolumuza devam ettik.
Çocukluğumun güzel evlerini gösterdim kızıma. Birkaç kilometre ederdi sahil boyu. Her geçtiğimiz yerde hoşuma giden eskiden kalma sayıca azalmış müstakil evler.
"Anne, ben bunu kastediyorum, işte. Haftasonları çıkalım böyle. Anneannemle, dedemi de alalım," dedi Suzi. "Senin de hoşuna gidiyor görüyorsun."
Benim de "çok" hoşuma gidiyordu, evet. Alışık olmadığım topuklara rağmen yürüdük... yürüdük. Hiç de ağrımadı ayaklarım.
Eve yaklaştığımızda sıra oturacağımız çay bahçesini seçmeye geldi.
Deniz kenarındakine gittik ama içimize sinmedi. Devam ettik seçmeye.
"Tepedekine gidelim. Babanla gittiğimize," dedim.
Oraya gittik. Çok tatlı bir teyze vardı. Masa örtüsünü çekti aldı, silkelemek için. Yeniden masaya yayma işleminde.. örtüyü.. teyzeye yardım ettik. Teşekkür etti.
Suzi tost da istedi. Hayır, dedim. Doğum gününden geliyoruz. Yeterince yedik aaaaa:) dedim.
Bir çay söyledik, bir de cola.
"Babanla geldiğimizde, hangi masada oturuyorduk?" diye sordum Suzi'ye. Soruları soran kim olursa olsun-Suzi'yle aramızdaki budur- ikimiz aynı anda yanıt veririz.
İkimiz de farklı masaları gösterdik.
"Başka şeyleri hatırlıyoruz demek ki Suzi," dedim. Her iki masada da oturmuşuz belli ki.
...
Bu akşamüstü de çok güzeldi. Burkulan bir şey olmadı içimde. Suzi'nin de-sanırım.
Eve dönüş yolunda da güldük.
...
Şimdi odamın iki kapısı var. Birine alışığım, hep evin içine açılır. İkincisi yeni olan; dışa açılan. Terasa.. Sembolik bir anlamı olacak, anladığım.
...
Haftasonları, Suzi'yi dinlemeliymişim. Anladım:
"Ben burada ödev de yaparım. Anneannem, dedem de olsun ama. Şu sandalyede dedem, şunda da anneannem oturur.."
Ne söylemem lazımsa sanırım söyledim. Mutlu bir haftasonu, mutlu bir "biz". Gidenimiz, kalanımız ile.

2 yorum:

hypo dedi ki...

bayıldım.
çok iyidi.
keşke kitapları hep böyle yazsalar:)
hocam ve pavlov'un köpeğini muhabbeti çok güzel.
tebrik ederim. takip ediyorum sizi artık:)

Karōshi dedi ki...

sağol hypo.. ben de sizin blogunuza uğradım demin.. güzel paylaşımlarda buluşmak üzere diyorum o zaman:)