10 Eylül 2012 Pazartesi

İZLER


Birinciler bitti; ben ayağa kalktım, bir tane daha alayım diye. Bana da getir dedi. O'na da getirdim. Bazen bardağı şaşırdı-ki nasıl oldu bilmem, O şişeden, ben de tek başına yerde duran bardaktan içerken- benimkinden yudumladı. Bir ara üşüdüm, rüzgar en olmaması gereken yere vurdu; sırtıma. Yeşil hırkamı aldım geldim. Şimdi sevilesi halini almıştı rüzgar. Saat yediye geldiğinde, mutfağa girdik. Pilav yapacaktı O, ben iyi hissetmedim. "Sen uzan, "dedi bana. Ben uzandım salondaki kırmızı koltukta. O üstümü örttü ince bir pikeyle-sanırım pikeydi. Televizyon kanallarında gezindim, sonra gözlerimi kapadım. Uykuyla kucaklaşmamıştım ki henüz A.'nın geldiğini fark ettim. Salonlarında yatan bir kadın. Kalktım, pikeyi katladım. Çocukların yanına gittim, A. hoşgeldin dedi bana, selamlaştık güzelce. Mutfağa gittim. O, yemeğin kalan kısmına el atmıştı. Dili dolandı bir cümlede. Buna güldük ama cümleyi hatırlamıyorum şu an. Hazır köfteye gülerken demiş olduğu bir şeydi. Yarın kendine sormak lazım. Sofrayı kurduk-spesiyali olan salata, yoğurt, patates kızartması, güldüğümüz köfteler ve çok lezzetli pilav.
Biz kalmaya gelmemiştik ama yanımızda ertesi gün giymek için birkaç parça eşya getirmiştik. Hatta eve gelmeden hep birlikte alışveriş yaparken, diş fırçalarını dahi almıştık. Kalmaya karar vermiştik, evet. Yemeğe oturmadan ise ben çoktan, "Biz dönelim ya eve, "demiştim. Klasik ben O'nun evinde. Çok kaldığımız oldu ama bir o kadar da biz eve gidelimli ve eve gelişimizle biten akşam... yaşadık. İlk kez gelişimi konuştuk o eve.. Kızlarımızın ve bizim ilk kez görüştüğümüz o günü..
O'na söylemedim-şimdi söylüyorum işte- ama ben o evi çok seviyorum ve hiç taşınmasınlar o evden istiyorum. Ne daha büyük bir ev için ne de daha sessiz bir ev için. Orada geçirdiğim, "yaralar" sonrası iyileşmeye ilk adım akşamları, benim zayıf hafızamda dip diri duruyorlar. Ne güzel "kötü" günleri atlatma seansları yaşadım ben sıcak evlerinde. O, benim saçımı bile boyadı:) Evlerinden ayrılırken, bana aldığı kremleri tutuşturmuştu bir gün elime. O kremleri hala kullanmadım ama:) (EVET kullanmadım ama sanırım bir kez sürmüştüm... ha bir de sabun vardı.. nereye gitsem yanımda taşıyorum ama hala aynı koyu pembe ambalajının içinde duruyor.)
Yemekten sonra hemen çıkmadık yola. Kocaman yatakta yan yana uzandık. Kızlarımız yan odada sakin sakin zaman geçirirken, biz bayılana dek güldük. Sanırım ben daha "delice" güldüm. En çok da kıhhhk diye özetlediğimiz şeye. Nasıl yazılacağına bir türlü karar veremedik benim platonik hislerimi tanımladığım o sese karşılık gelecek o sözcüğü.. "Daha önceki yaşamımdan tanıdığım için zaten tanımama gerek yokmuş gibi bir his veriyor bana. Yeniden doğuşa falan inanarak söylemiyorum ben bunu ama başka türlü tanımlayamıyorum. Hani yüz yüze gelince, yapabileceğim tek şey, kafamı yastığa koyup uyumak olacak, sanki. "dedim O'na. Bir yandan da gösterdim başıma yastığa nasıl koyacağımı. İşte o ses, o anda çıktı. Bilinçli bir sesti. Bir kereye mahsus değil yani. Biz o sese kıhhk dedik ya da şu an ben böyle anımsıyorum. "Sen yazsana O'na ne hissettiğini, "dedi O. (O'lar karıştı bu arada ama işime geliyor karışması:P) Ama bu kadar yazabildim. Çok geçici hislere sahip ben, bu kadarla yetiniyor çünkü geriye dönüp baktığımda çok fazla iz olsun istemiyorum yaşadıklarımdan. Yazılar, izleri derinleştirir.

Dün akşamın ruhunu taşıyan yataktaki halimizdi. Küçük çocuklar gibi ayaklarımızı ... yüzümüzü vura vura yatağa ... güldük. Yetişkin olduğumuz gerçeği olmasaydı o yatakta uyur kalırdık. Aramızda da ... yok bu kadarı da O'nla benim aramda kalıversin:)

Dost akşamları. Yazılar kadar onlar da derinleştirir izleri.

12 yorum:

Kızıl dedi ki...

ilk başta yazının yarım kalan kısmını ekleyeyim de öyle yorum yapacağım..

"Ben Sütaş'ın naneli ayranını çok sevdiğimi söylerdim hep Pandora'ya. Eve gelmeden alışverş yaptığımız markette naneli ayranlardan gördük ve Pandora hiç denemediği için alalım dedik. Eve geldik, yemek hazırken Pandora ben de içecek olanlara ayranları servis ediyordum. Bardakları doldurdum. Hepimiz içmeye karar vermiştik. Pandora'nın da servisi bitti ve masaya oturacakken baktım ayran bardağını almış, elinde de bir tatlı kaşığı suratını buruşturmuş bir şeyler yapıyor. Kendi kendine de söyleniyor -Bu bardaklar temizdi. ne dökülmüş olabilir ki üzerine? Ayranda siyah siyah birşeyler var.- Ve sonrasında kahkahayı patlattı -a-aaa nane bunlarrrrrr-. İşte bir de ona güldük ağız dolusu kahkahalarla. Pandora'nın nanaleri toz vb. şeyler sanmasına.

Kızıl dedi ki...

Şimdi gelelim bize..

Nasıl da güzel resmetmişsin bizi yetenekli arkadaşım benim. Ben senin bardağından iki kez içtim. Hatta sonra fark ettiğimde bardak tam da benim dibimde duruyordu. Sana yakın bırakmaya özen gösterdim ve o son oldu. Normalde ben de o bardaklarla içerim biramı. Şişeden de çok nadir içerim aslında. Bu yüzden şaşırmış olmalıyım. Dilimin dolandığı cümleyi nedense anımsayamıyorum şu an. Çok dilim dolandı benim o gün çünkü :)

********************

Yaa, ne desem bilemedim şimdi biliyor musun? Kollarımı göğsümde bağladım ve yazına bakıyorum. Çok duygusal girişler olmuş. Çok sen olmuşsun yazıda, çok ben bir de..

Kıhhhk konusuna gelince. Bitirdi bizi o olay. Gözümün önünde o halin. kıhhhk yapıp gözlerini kapatıp, aniden başını yastığa koyuşun :) Bunların hepsini bir salise gibi bir sürede yapışın :) Ve o masum platonik hislerin. Masum ama enteresan olan.. Çok şaşırdığım.. Yalnız O.ları karıştırmışsın ama bu O. o O. değil. O'lar kendilerini karıştırmasalar bari. hahahah.

Canım dostum benim. Çok guzel yazmışsın bizi. Yazının üzerine söylenecek o kadar çok söz var ki.. Ama ne desem az gelecek. Seninle bir her şeyi biz çok iyi başarıyoruz. Birbirimizi anlamayı da, birbirimize üzülmeyi de, çocuklar gibi kollarımızı bacaklarımızı vura vura kahkahalar atmayı da. :)

Seni seviyorum Dostum! Çok..



Karōshi dedi ki...

Ben de seni seviyorum. Zaten yazıları da aramızda paylaşıyoruz. Dün gece siz uyuduktan sonra, ben de yatsam mı dedim ama şimdi yazmazsam yazamam diye yazı yazıverdim:) Unuttuğum naneli ayran kısmını senin hatırlamış benim unutmuş olmama çok içerledim. Sen de güzel yazmışsın ama ben alay edecektim ne güzel yaaa:P

Çok güzel bir akşamdı. Kıhhk kısmına gelince, hislerim geçici ya... bak sabah uyandım; hiç öyle kıhhklık bir şey kalmamış içimde. Ne vefasız bir insanım ben; ne maymun iştahlı:P O'lar yok O var. Bir sen varsın O. Bir de O var O:)

Dostumsun sen benim. Karşılıklı bunları yazıp duruyoruz yaa:) Farkındayız ama..
Bu yazıyı daha iyi yazardım ben:(
Seni seviyorum..

Kızıl dedi ki...

Mahmutbey çekil aradan :) ahahaha...

Karōshi dedi ki...

Mahmut Bey mi dedin.. "O" kim? Bu arada ben yazıyı edit etmiştim güya ama yazılar izleri derinleştir yazmışım.. e sen de uyarmadın bak rezil olmuşum:P Şey gibi olmuş: Heyyyyy yazılar, izleri derinleştir be bir zahmet!

cem dedi ki...

ya bu çok duygusal olmuş karöshi akşam akşam. Ben tam kendimi toparlarken olmadı yaaa.. eline sağlık arkadaşım ve o evin kapısı hep açık olsun sana ve dostluğunuz ve kızlarınızın dostluğu hiç bitmesin. beni de dost sayın ki saydınız bilirim.

yazıdan aldığım dünyevi şey akşam köfte ve patates kızartması yapma fikridir. Ne yesem diye düşünüp duruyordum :))

İDEA dedi ki...

Yorum yapmayacaktım o ev,ve o odada neler olup bittiğini az-çok bildiğimden. Lakin karoshi çizimlerini şahane bulduğumu söylemeden geçmeyeceğim :)
pANDORA bu kadar mı benzer :))

Karōshi dedi ki...

Cem.. yazarken ben de duygusallaştım aslına bakarsan canım.. yedin mi akşam köfte bak unuttum sormayı. seni dosttan başka bir şey nasıl sayarım ki zaten:) KOCAMAN ÖPTÜMMMMMM!!!

İdea, Pandora'yı daha önceden de çizdim.. o daha güzeldi.. bir ara linkini vereyim bak:) O evde senin de çok anın var:) Ne güzeliz biz:)

N.Narda dedi ki...

Dostluk başka bir şey, böyle bir şey...

Ruhlarınız bu dünyaya gönderilmeden önce tanışıyorlardı, ondan bu aşinalık,derin ve temiz...

O'ları da iyi karıştırmışınız bak, hani insan merak etmiyor değil:)

Karōshi dedi ki...

Merhaba N. Narda:) Dostluk yaşanılır kılıyor dünyaya gerçekten de. Ne olursa olsun başka "canlılarla" aramızda, biliyoruz ki sabit kalan "biz" diye bir şey var; dost(larım) var.. Ruhlarımız bu dünyaya gönderilmeden önce birlikte eminim çok yaramazlık yapmıştır, bu dünyaya gelince de ortak yaramazlıklarda yeniden buluşmuşlardır.

O'ları karıştırmak lazım:) Karıştırmazsak derine işler sanırsam. Zaten geçti etkisi.. yüzeyde kalıverdi:)

N.Narda dedi ki...

Geçsin geçsin, geçmedikçe derinleşip olduğundan güzele dönüşür:)

Karōshi dedi ki...

Olduğundan güzel olmasın hiçbir şey:) Olduğu kadar ve olduğu gibi olsun:)